عُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَسَارِعُٓوا اِلٰى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُۙ اُعِدَّتْ لِلْمُتَّق۪ينَۙ
“Rabbinizden büyük bir mağfirete (kazandıracak İslâm, ihlâs ve tevbeye), bir de (bir Müslümana verilecek yerin) eni (bile) göklerle yerler (kadar geniş) olan yüce bir cennete (kavuşmak için yarışırcasına) koşuşun ki o, takvâ sahipleri için hazırlanmıştır.” [1]
(سَارِعُٓوا) “Müsabaka eder gibi koşunuz!”
Bu kelime, mufâale babından emr-i hazırdır. Sarf-Nahiv ilimlerinden “Bina” çalışırken bu bapların Kur’ân’ı Kerîm’de karşınıza çıkacağını o an hiç düşünmemişsinizdir. İşte bakın bu ilmin sırası geldi. Mufâale babını if‘âl babını ve diğer babları bilelim. Rabbimiz (c.c) görsün ki kelâmını anlamak için çalışıyoruz.
Ağır Yürümeyin: Koşun!
Bu yolda neneler gibi yavaş yavaş ağır ağır yürümeyin! Ya nasıl? Birbirinizle müsabaka edercesine koşun!
Bunu kim buyuruyor? Allâh-u Te‘âlâ Hazretleri: “Acele etmeyiniz ben onu nasıl olsa size vereceğim” buyurmuyor. “O cennetleri yarattım; koşun, müsabaka ederek acele edin!” buyuruyor. Mufâale babından gelen bu kelimede müşareket yani ortaklık vardır. Nerede ortaklık?
- Koşmakta,
- Kulluk vazifelerini yerine getirmekte,
- Yapılan hata ve kusurlardan dolayı Allâh-u Te‘âlâ Hazretlerinden af talep etmekte…
Mü’min kardeşin çalışacak sen de çalışacaksın! O koşmasın değil o koşsun, sen de koş! Birimiz dursun diğeri yürüsün bu olmaz!
İlim ve Kullukta Geri Kalmamak
İlim elde etmeye çalışalım. Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Hiç kimseden geri kalmamalı, yürümeli. İnsanların kul oldukları yerler çoktur. Ne gibi?
- Abdü’l-kafa: Kafasının kulu,
- Abdü’l-butun: Karnının kulu gibi.
İnsanlar bunlara değil Allâh-u Te‘âlâ Hazretlerine kul olmalı.
(سَارِعُٓوا) “Koşunuz!” Müsabaka şeklinde yürüyünüz, birbirinizi geçercesine çalışınız. Namazda, zikirde ve diğer ibadetlerde. Mesela ben daha huzurlu kılayım ama arkadaşlarım da daha huzurlu kılsın. Bir arkadaşın daha girse cennete, cennet eksilir mi? Cennet o kadar geniştir ki en zayıf Müslümana iki dünya büyüklüğünde cennet verilecek.
Hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki: “Cennet ve cehennemin her birerlerinin dolması vardır.” [2]
Cennet de dolacak cehennem de dolacak. Cennetin dolması için Cenâb-ı Hak yeniden müslüman yaratacak. Fakat cehennemi doldurmak için insan yaratmayacak. Sûre-i Kaf’ta buyurulduğu üzere Cenab-ı Hak cehenneme diyecek ki:
“Bizim (kâfir ve âsîleri) cehenneme (doldurduktan sonra ona): ‘Doldun mu?’ diyeceğimiz onun da: ‘(Daha) fazla var mı?’ diyeceği günü (hatırla!)” [3]
Bunun üzerine Mevlâ Te‘âlâ kudret manasında te’vil edilen kademiyle cehenneme basacak ve o zaman cehennem “Yeter, yeter!” diyecek. Bakın âyet-i kerîmede cehennem kadın sığası ile geliyor. Şu Arap lisanı kadar zengin bir lisan arasanız bulamazsınız. Ama insanlar Kur’ân-ı Kerîm’in değerini bilmiyorlar. İnşâallâh sizin sayenizde anlaşılacak. Kur’ân’dan büyük yoktur. Görüyorsunuz değil mi? 104 kitabın en sonuncusu olan Kur’ân, Arapçadır. Kur’ân kıymetli olunca bu lisan da en kıymetli oluyor.
Bir beyit okuyalım:
“Müjde olsun bize Ey İslâm cemaati!
Bizim için Allâh-u Te‘âlâ’nın yardımından bir direk vardır ki yıkılmaz.
Ne zaman ki Allâh-u Te‘âlâ, bizim davetçimiz Muhammed (s.a.v)’e
resûllerin en kıdemlisi, en efdali diye çağırdı,
biz de ümmetlerin en kıdemlisi olduk.” [4]
Yahova Şahitleri ve Tembellik Uyarısı
Şimdi Yahova şahitleri bizim kucağımızdan Müslümanları alıp kendilerine çekiyorlar. Ya Erhamerrâhimîn! Ehl-i İslâm’a sebat ver. Bu azîz dini bırakmasınlar.
Aman dikkat edelim şu hadîs-i şerîfi unutmayalım: “Ümmetimden her zaman hâk üzere yürüyen bir taife olacaktır. Allâh-u Te‘âlâ’nın emri gelinceye kadar kendilerine karşı koyanlar onlara zarar vermeyecektir.” [5]
Bu hadîs-i şerîfe güvenelim. Cenâb-ı Hak En‘âm Sûresi’nde ne buyuruyor: “Resûlüllâh kendi nefsinden, boş konuşmaz.” [6]
Geceler Kısalıyor: Teheccüd Namazını Kaçırma
(وَسَارِعُٓوا) Müsâra‘a ediniz. Geceler kısaldı haberiniz olsun. Gündüz biraz yuvarlanın. Hacı Ali Haydar Efendi (k.s) uyuyacağı zaman: “Biraz yuvarlanalım.” buyururdu. Kaylule sünnetini biraz ihyâ etmeli. Geceleri kısaltan Allah (c.c)’dur. Biz de koşmalı ve o kısalmaya göre hareket etmeliyiz. Teheccüd namazını kaçırmayalım.
Şimdi (وَسَارِعُٓوا) emr-i lâzım oldu mu? Olmadı mı? Oldu değil mi?
Ancak maalesef değil teheccüd namazını kılmak geceleri kısa olan Ramazan günlerinde sahur yiyip de sabah namazını kılmadan yatanlar var. Gecelerin kısalması senden namazı kapıyor da yemeği neden kapmıyor? Aman dikkat edelim geceler daha da kısalacak.
(وَسَارِعُٓوا) Bakın kolay geçemiyorum. Bu dünya bunun için yaratıldı. “Kâinatın ruhu nedir?” diye sorarsanız: “İbadettir!” İbadet gitti mi kâinat gitti demektir. Ruhun bedenden çıkınca insanın ölmesi gibi.
Müslümanların Hıristiyan olduğunu hiç duymuş muyduk? Duymamıştık değil mi? Eskişehir’de yüz kişi Hıristiyan olmuşlar. Sonra burada İstanbul’da Feriköy’de Yahova şahitleri tarafından toplantı yapılmış. 1500 kişi kadar varmış. 5 saat süren toplantıda herkes yazarak not tutmuş. Bakın ne çeşit çalışıyorlar. Ya bizim Müslümanlar ne yapıyor? Vaazı sadece dinliyor dışarı çıkınca aklında bir şey kalmıyor.
İlim, okumakla sayd olur (avlanır); yazmakla kaydolur (bağlanır).
Hâne-i dilde (gönül hanesinde) hıfzedip sakla onu ki firar etmesin.
Onun için dinlediklerimizi, âyetleri, hadisleri yazıp ezberleyelim.
Mağfirete Koşmak ve Tembelliğin Zararı
(وَسَارِعُٓوا) “Koşunuz!” Neye? (اِلٰى مَغْفِرَةٍ) mağfirete. Mevlâ Te‘âlâ “Mağfirete koşunuz!” buyuruyor. Fakat millet ne diyor? “Allah kerimdir, affeder, yatın!” Görüyor musunuz? Bunlar hayır işlere koşmayı nasıl karşılıyorlar?
Ya Rabbi! Bizi tembellikten halâs eyle!
Allah yolcusunun aleyhine tembellik kadar zararlı bir şey bulamazsın bunu unutmayalım. Lüzumsuz uyu uyu, manasız yere konuş konuş, fazladan ye iç; salik öyle olmaz. Bu yol aşırı dikkat ister. Bu âyetten anlaşılan: “Allah Ğafûr’dur, Rahîm’dir” deyip gevşek olmamaktır.
Mevlâ Te‘âlâ ne buyuruyor: “Mağfirete, bir de eni yerlerin ve göklerin genişliği kadar olan cennete koşunuz!”
Cennet Muttakilere ve Çalışanlara Aittir
Bundan cennetle cehennemin ne kadar uzun olduğu anlaşılıyor. Çünkü eni bu kâinat kadar olunca uzunluğu bu kâinata sığmaz, buranın ölçüleriyle ölçülmez. Bu cennetler kimler için hazırlanmıştır? Muttaki kullar için. Mevlâ Te‘âlâ: “Herkes için hazırladım” buyurmuyor. Muttaki kelimesini unutmayın, muttaki olmaya bakın.
Kim ne derse desin!
Kapalı çarşıda çok mal var ama cebinde parası olana. Olmayana bir şey yok! Cennet de çok geniş ama çalışana! Dön dolaş bizden istenen çalışmak.
İnsan devam etti mi Allah (c.c) ona öğretir.
“Her kim bir şey talep eder, çalışırsa onu bulur.”
Her kim çalışır, mutlaka alışır.
Sarf ve Nahiv ilimlerini öğrenin. Öğreten de âkil biri olmalı. Talebeyi sıkmamalı. Talebeye birden çok ders vermemeli azar azar anlayabileceği şekilde öğretmeli. Benim anam rahmetli buzağı doğduğu zaman gider ineğin sütünü tasa sağar sonra yavru hayvanın ağzını açar o tastan yavaş yavaş süt dökerdi.
Ben de çocukların anlayabileceği şekilde vaaz etmeye çalışıyorum.
Neden böyle ediyorum biliyor musunuz? İllâki bütün cemaatim vaazı anlasın istiyorum. Hocalar talebelerine çok sual sorsun. Mesela “اَحْسَنُ” ne kelime? diye sorulmalı. Evvelâ bilinmez. Ama bir de bildi mi heveslik gelir ona.
Onun için evvela kolay sorun, sonra zorlarını.
İlim hazinedir anahtarı da sualdir. Soru sormakla dört kişi me’cur olur:
- Soran,
- Öğreten,
- Dinleyen,
- Bunlara karşı muhabbet taşıyan… [7]
Dipnotlar
[1] Âl-i İmrân Sûresi 133. Ayet
[2] Müslim, Cennet, 13. Bâb; Hadis No: 2846. (Cilt: 4, Sayfa: 2186)
[3] Kâf Sûresi 30. Ayet
[4] 19. yüzyılın sonlarında Amerika’da ortaya çıkan ve zamanla tüm dünyaya yayılan bir akım, Mahmud Efendi Hazretlerimizin bu yazılı sohbeti îrâd buyurdukları (dile getirdiği) dönemde ülkemizde de etkisini göstermeye başlamıştı. Bu gelişmeler yalnızca kamuoyunun gündemine girmekle kalmamış; aynı zamanda çeşitli haber ve tartışmalara da konu olmuştu. Günümüzde ise başta ateizm ve deizm olmak üzere pek çok düşünce sistemi ne yazık ki doğrudan Müslümanları hedef almaktadır. Efendi Hazretlerimizin bu sohbetlerinde “Yahova Şahitleri” olarak bilinen yapıya dair dile getirdikleri uyarılar yalnızca o döneme değil bugün dinimize ve inancımıza yönelen tüm sapkın akımlar karşısında da bir ikaz mahiyeti taşımaktadır.
[6] Necm Sûresi 3. Ayet
[7] Mahmud Efendi Hazretleri, Sohbetler, 22. Sohbet (Cilt 1, Sayfa: 383–387)
Kaynakça
1) Müsabaka Eder Gibi Koşunuz! – ismailaga.org.tr
* Bu sayfadaki içerik ilgili sayfadan yararlanılarak özgün şekilde düzenlenmiştir.

