Mahmud Efendinin Şeyhi Ali Haydar Efendi İle Tanışması

Hayatından Dipnotlar

Mahmud Efendi Hazretleri, askerde bulunduğu sırada hayatının seyrini değiştirecek en büyük üstadı ve şeyhi Ali Haydar Efendi Hazretleri ile tanıştı. Ali Haydar Efendi o sıralar Osmanlı sultanlarından son dört padişahın huzur hocası (pâdişâh huzûrunda yapılan ilmî ders ve sohbet toplantılarında hocalık) ve Meşîhat-ı İslâmiyye’de Hey’et-i Te’lîfiyye Reisi (Fetvahâne’ye bağlı olarak fıkhî meseleleri derleyen, düzenleyen ve uzlaştıran kurulun başkanı) olarak görev yapmaktaydı.

Mahmud Efendi ve Ali Haydar Efendi’nin İlk Buluşması

Kırk yıl önce vefat etmiş olan şeyhi Ali Rıza Bezzaz Hazretleri, manevî yolla İstanbul’daki Ali Haydar Efendi’ye zuhur edip “Bandırma’ya hemen gel ve buradaki emaneti al” emrini verdi. Ali Haydar Efendi derhâl Bandırma’ya gidip Tekke Câmii’ne varmış ve yanında bulunan müridlerine: “Burada bir asker var, onu bulun ve bana getirin” buyurmuş. Bu emir üzerine müridler Bandırma’da bu askeri aramaya başlamışlar. Bundan sonrasını Mahmud Efendi Hazretleri şöyle anlatır:

“Küçük yaşlarımdan beri âlimlere ve şeyhlere karşı muhabbetim vardı. Nerede bir âlim bir Allâh dostu olduğunu öğrensem onu ziyaret ederdim. Bandırma’da acemi birliği eğitimini yapıyorken burada da ziyaret edip, duasını alabileceğim âlim bir zat, bir şeyh efendi var mı diye merak ediyordum. Halil Efendi isminde takva sahibi bir zat vardı. Bir keresinde ona: “Buralarda şeyh yok mu?” diye sordum. O da bana Ali Rıza Bezzaz Efendi Hazretleri’nin kabrini göstererek: “Bu zatın halîfesi var lakin o da İstanbul’da” dedi. Bunun üzerine ben Ali Rıza Bezzaz Efendi Hazretleri’nin kabrini ziyaret ettim.”

Bandırma’da Başlayan Manevî Vuslat ve Görev Teslimi

Mahmud Efendi Hazretleri şöyle devam ediyor:

“Halîfesini de ziyaret edip duasını almayı arzu ettiğim için “Bir fırsatını bulup İstanbul’a nasıl gidebilirim?” diye düşünmeye başladım işte o anda kalbim o zata doğru aktı. Artık daima onu düşünür oldum. Bir gün Bandırma’da deniz kenarında ki Haydar Çavuş Câmii’nde cuma namazını eda ettim. Namazdan sonra câminin bir köşesinde beyaz sarıklı, beyaz cübbeli, gayet heybetli ve nûranî bir zat gördüm. Bana padişah gibi heybetli geldi. O zatın kim olduğunu sorduğumda: “İşte o zat senin görmek istediğin Ali Haydar Efendi Hazretleridir” dediler. Çok sevindim ve onunla görüşmek istediğimde yakınları temkinli davranıp bana: “Zaman çok kötü, bu zat takip ediliyor. Gece gelirsen görüşürsün” dediler. Gece gittiğimde rahatsız olduğu için erken yatmıştı. Kendisiyle ancak ertesi gün görüşmek nasip oldu. Huzuruna girdiğimde beni görür görmez: “İşte kitaplarımı teslim edeceğim kişi budur” dedi.

Böylece görüşüp tanıştık. Beni kendisine mânen şeyhi’nin teslim ettiğini bildirdi ve kendisinden ayrılmamamı tenbih etti. Bir daha da onu hiç bırakmadım.”

Böylelikle Mahmud Efendi bu karşılaşma ve teslim töreniyle ömür boyu sürecek bir irtibat ve hizmet yolculuğuna başlamış oldu.

Mahmud Efendi Hazretleri, askerde bulunduğu sırada hayatının seyrini değiştirecek en büyük üstadı ve şeyhi Ali Haydar Efendi Hazretleri ile tanıştı. Ali Haydar Efendi o sıralar Osmanlı sultanlarından son dört padişahın huzur hocası (pâdişâh huzûrunda yapılan ilmî ders ve sohbet toplantılarında hocalık) ve Meşîhat-ı İslâmiyye’de Hey’et-i Te’lîfiyye Reisi (Fetvahâne’ye bağlı olarak fıkhî meseleleri derleyen, düzenleyen ve uzlaştıran kurulun başkanı) olarak görev yapmaktaydı.

Mahmud Efendi ve Ali Haydar Efendi’nin İlk Buluşması

Kırk yıl önce vefat etmiş olan şeyhi Ali Rıza Bezzaz Hazretleri, manevî yolla İstanbul’daki Ali Haydar Efendi’ye zuhur edip “Bandırma’ya hemen gel ve buradaki emaneti al” emrini verdi. Ali Haydar Efendi derhâl Bandırma’ya gidip Tekke Câmii’ne varmış ve yanında bulunan müridlerine: “Burada bir asker var, onu bulun ve bana getirin” buyurmuş. Bu emir üzerine müridler Bandırma’da bu askeri aramaya başlamışlar. Bundan sonrasını Mahmud Efendi Hazretleri şöyle anlatır:

“Küçük yaşlarımdan beri âlimlere ve şeyhlere karşı muhabbetim vardı. Nerede bir âlim bir Allâh dostu olduğunu öğrensem onu ziyaret ederdim. Bandırma’da acemi birliği eğitimini yapıyorken burada da ziyaret edip, duasını alabileceğim âlim bir zat, bir şeyh efendi var mı diye merak ediyordum. Halil Efendi isminde takva sahibi bir zat vardı. Bir keresinde ona: “Buralarda şeyh yok mu?” diye sordum. O da bana Ali Rıza Bezzaz Efendi Hazretleri’nin kabrini göstererek: “Bu zatın halîfesi var lakin o da İstanbul’da” dedi. Bunun üzerine ben Ali Rıza Bezzaz Efendi Hazretleri’nin kabrini ziyaret ettim.”

Bandırma’da Başlayan Manevî Vuslat ve Görev Teslimi

Mahmud Efendi Hazretleri şöyle devam ediyor:

“Halîfesini de ziyaret edip duasını almayı arzu ettiğim için “Bir fırsatını bulup İstanbul’a nasıl gidebilirim?” diye düşünmeye başladım işte o anda kalbim o zata doğru aktı. Artık daima onu düşünür oldum. Bir gün Bandırma’da deniz kenarında ki Haydar Çavuş Câmii’nde cuma namazını eda ettim. Namazdan sonra câminin bir köşesinde beyaz sarıklı, beyaz cübbeli, gayet heybetli ve nûranî bir zat gördüm. Bana padişah gibi heybetli geldi. O zatın kim olduğunu sorduğumda: “İşte o zat senin görmek istediğin Ali Haydar Efendi Hazretleridir” dediler. Çok sevindim ve onunla görüşmek istediğimde yakınları temkinli davranıp bana: “Zaman çok kötü, bu zat takip ediliyor. Gece gelirsen görüşürsün” dediler. Gece gittiğimde rahatsız olduğu için erken yatmıştı. Kendisiyle ancak ertesi gün görüşmek nasip oldu. Huzuruna girdiğimde beni görür görmez: “İşte kitaplarımı teslim edeceğim kişi budur” dedi.

Böylece görüşüp tanıştık. Beni kendisine mânen şeyhi’nin teslim ettiğini bildirdi ve kendisinden ayrılmamamı tenbih etti. Bir daha da onu hiç bırakmadım.”

Böylelikle Mahmud Efendi bu karşılaşma ve teslim töreniyle ömür boyu sürecek bir irtibat ve hizmet yolculuğuna başlamış oldu.

 


Hayatından Dipnotlar

Bir önceki bölümde Mahmud Efendinin küçük yaşta başladığı hafızlık eğitimi, ailesinin desteği ve dinî hassasiyet içinde şekillenen çocukluk yılları ele alınmaktadır.
Bir sonraki bölümde ise Mahmud Efendi Hazretleri’nin şeyhi Ali Haydar Efendi’nin mirasını devralarak zorlu dönemde ilim ve irşad faaliyetleriyle birçok talebe yetiştirdiği ve dinî eğitimi yaydığı anlatılmaktadır.

⬅️

➡️

 


Hayatından Dipnotlar

Bir önceki bölümde Mahmud Efendinin küçük yaşta başladığı hafızlık eğitimi, ailesinin desteği ve dinî hassasiyet içinde şekillenen çocukluk yılları ele alınmaktadır.
Bir sonraki bölümde ise Mahmud Efendi Hazretleri’nin şeyhi Ali Haydar Efendi’nin mirasını devralarak zorlu dönemde ilim ve irşad faaliyetleriyle birçok talebe yetiştirdiği ve dinî eğitimi yaydığı anlatılmaktadır.

⬅️

➡️